30 Ağustos 2017 Çarşamba

Daha beş yaşındasın, eskiden herkesin evindeki yasaklı bölgeyi hatırla yani evin salonundasın. Babanın belki senden bile daha çok sevdiği kasetçaların önüne gittin. Oynat düğmesine basınca birden kulaklarını kanatırcasına yüksek sesle çalarken kapatılıp, yarım bırakılmış bir şarkı duyuyorsun... " Tut ki karnın acıktı, annene küstün, tüm şehir sana küstü. Bir kedim bile yok anlıyor musun? Hadi gülümse.."
. O an yasaklı bölgeye girmiş olabilmenin sebebinin, annenin evi terketmiş olması geliyor aklına. Boğazımdaki  düğümle tanıştığım ilk günüm. Beni hiç bırakmayacağını düşündüğüm annemin gidişi, hayatımda ördüğüm duvarın yıkılışı gibiydi. Abime baktım hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Beş yaş... Güçlü görünmek, abime moral vermek için gözyaşımı tuttum. Yüzümün şekli beni ele vermiş olabilir belki ama dişlerim sızlaya sızlaya dayandım.
Otuzlu yaşlarımdayım şimdi... Oturdum izliyorum o halimi... Hiçbir şey değişmemiş. Babam yine aşık olduğu herhangi bir kadının yanında, annem o zamanlar gittiği yerde, abimin hala benim güçlü görünmeme ihtiyacı var. Hala ağlarsa onun olduğu yerden ayrılmayacağıma emin. Ve biz hala annemize biraz küsüz...